EMDR -Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme-, savaş stresi, taciz, doğal afetler veya çocukluk döneminde yaşanan üzücü olaylar gibi rahatsız edici yaşam deneyimlerinin neden olduğu duygusal sorunların yanı sıra, fobi, performans kaygısı, panik bozukluk, beden algısının bozukluğu, çocuklarda travma belirtileri, yas, kronik ağrı ve başka sorunların tedavisinde kullanılan psikolojik bir yöntemdir.
1987 yılında Amerikalı psikolog Francine Shapiro tarafından keşfedilen EMDR, çeşitli psikoterapi yaklaşımlarını bünyesinde barındıran (psikodinamik, bilişsel-davranışçı, deneysel, beden-odaklı) kapsamlı ve bütünleyici bir psikoterapi tekniğidir. EMDR’nin yapılandırılmış bir protokolünün olması, tedavinin etkinliğini oldukça arttırmaktadır. Bu protokol, travmanın yol açtığı olumsuz duygu, inanç ve beden duyumlarına karşı duyarsızlaştıran ve olumlu bir şekilde yeniden işlenmesini sağlayan 8 adımdan oluşmaktadır.
Özetle belirtmek gerekirse, EMDR süreci:
1) Daha önceki dönemlere ait anıların çözülmesi (örneğin iç görünün ortaya çıkarılması, bilişsel yeniden düzenleme, uygun -adaptive- duygulanım ve fiziksel tepkiler),
2) İkinci derece koşullanmanın sonucu olarak, mevcut stres faktörünü tetikleyen uyaranın duyarsızlaştırılması,
3) Gelecekte daha iyi işlev gösterilebilmesi için uygun tutumların, becerilerin ve arzu edilen davranışların yerleştirilmesi sürecidir.
Bu sürecin devamında travmatik deneyim, uygun duygular, hisler ve kişisel inançlarla birlikte kodlanmakta ve kişinin bu anıya atfettiği olumsuz düşünce ve duyguların olumlu bir şekilde kodlanması sağlanmaktadır.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), düşüncelerimizin duygularımız, davranışlarımız ve bedensel tepkilerimiz üzerinde büyük bir etkisi olduğundan yola çıkar.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), duyguları olumlu etkilemeye dayalı, düşünceleri değiştirmeye odaklanan kısa süreli ve yapılandırılmış bir psikoterapi yöntemidir. BDT’nin temel kavramı, düşüncelerimizin, duygularımız, davranışlarımız ve bedensel tepkilerimiz üzerinde büyük bir etkisi olduğudur. Eğer bir durumu sevindirici, ya da güzel olarak değerlendirirsek kendimizi de mutlu, rahat ve neşeli hissederiz. Ancak bir durumu kötü, tehlikeli olarak değerlendirirsek o zaman korku, öfke, anksiyete, hayal kırıklığı, kaygı, gerginlik, vb duygular hissederiz. Eğer durumu nötr olarak değerlendirirsek, o zaman da sakin ve dingin oluruz.
BDT, şimdiki zamana odaklanır. Danışanın, terapiste başvurduğu dönemdeki sorunlarından yola çıkar, ancak temelde, kişinin geçmişte bir olay ya da yaşanan bir süreç nedeniyle geliştirdiği rasyonel olmayan düşünce, uyum sağlamayan duygu ve davranışlarını değiştirmesini hedefler. Çünkü kişinin bugünkü rahatsızlığı, bu düşünce, duygu ve davranışlarını sürdürmesinden kaynaklanmaktadır. Bu terapi danışana rahatsızlık veren bilişsel yanlılıklar ve bunları destekleyen davranışların tespit edilmesini ve tür düşüncelerin gerçekçi bir yolla yeniden değerlendirilip değiştirilmesini hedefler. Danışanın işlevsel olmayan temel ve ara inançlarının değiştirilmesi sorunun kalıcı çözümü için gereklidir.
Bu terapi, diğer bazı terapilere göre daha kısa sürer (ortalama 8-20 seans gibi) ve danışan ile terapistin ortak çabalarına dayalıdır. Her ikisinin de rolleri vardır. BDT’de danışanın ev ödevlerini yerine getirmesi çok önemlidir. Genellikle ev ödevi, önemli duygular ve onlara bağlı olan düşünceleri günlük şeklinde kaydetmekle başlar.
Günümüzde çok sayıda psikolojik sorunda başarı ile uygulanmakta olan Bilişsel Davranışçı Terapi, depresyon, korkular, panik atak, stres, ilişki problemleri, performans (örn: iş ya da sınav) kaygısı, takıntılı davranış ya da düşünceler, yeme bozuklukları, yas, travma sonrası stres problemleri, cinsel sorunlar ve kişilik bozuklukları gibi alanlarda etkin bir şekilde uygulanmaktadır.
Çift terapisi, evli olan ya da olmayan çiftlerin karşılaştıkları sorunları ele alıp çözüme ulaşmayı hedefleyen bir terapi modelidir. Bu terapide, çiftler arasında terapist tarafından yönlendirilen konuşmalara yer verilir. Genel olarak çiftler birlikte seanslara katılırlarken bazen tek bir kişiye de ilişkisi baz alınarak çift ve evlilik terapisi uygulanabilir. Bu terapide, çiftlerin birbirlerini daha iyi anlaması ve karşılaştıkları problemleri çözümleyerek ilişkilerine yardımcı olmak hedeflenir. Bu terapi yaklaşımında çiftlerin, uzman terapistin yönlendirmesi altında birbirlerine ve ilişkilerine karşı açık olmaları amaçlanır. Bu sayede ortaya çıkan anlaşmazlıklar ve ilişkiye yönelen negatif düşünceler çözüme ulaşır. Amaç, çiftlerin iletişim kanallarını açarak birbirlerini doğru anlamalarına yardımcı olmaktır.
Aile terapisi, aileyi oluşturan bireylerin arasında yaşanabilecek sorunların, ailenin tümü göz önüne alınarak, aile sistemi içinde çözümlenmesidir. Bu terapi modelinde aile sisteminin işleyiş biçimine ve aile üyelerinin birbirleriyle ilişki ve iletişimlerini ele alır. Bu terapi yöntemi bazen tüm aile, bazen aile üyelerinin bir kısmı ile, bazen de yalnız bir kişiyle yapılır. Bu terapilerde temel amaç bireylerin birbirlerini ve aile ilişkilerini anlamalarına yardımcı olmaktır.
Aile üyeleri arasındaki ilişkiler her zaman dengeli ve uyumlu bir şekilde gelişmeyebilir. Terapi, aile içinde her bireyin farklı yanlarını kabul edip beraber yaşamanın dengesini sağlamaya odaklanır. Bu nedenle uzman terapist, belirli durumlarda, ailenin far etmediği sorunlara dikkat çekebilir ve bunlar üzerinde ailenin çalışmasını sağlayabilir.
Psikoterapi hizmeti, çocukta ya da gençte zorlanma yaratan durumlarla baş etme becerilerini arttırırken, yeni perspektif ve beceri geliştirme konusunda destekler. Aileye, okul ve sosyal çevreye çocuğun iyilik halini sağlaması ve koruması yönünde yardımcı olur.
Çocuk ve gençler; gelişim döneminin gerektirdiği gelişimi gösteremiyorsa, zorlayıcı yaşam olayları ile karşılaşıldıysa, kaygı ve depresyon gibi duygusal zorlanmalar bir süredir devam ediyorsa ya da kötüleşiyorsa, davranışsal problemler (alt ıslatma, tırnak yeme, şiddete eğilim vs.) ortaya çıkmışsa, çocuk sorumluluklarından yada iletişim kurmaktan kaçınıyorsa; çocuklara destek olma konusunda ebeveynlerin ya da diğer yetişkinlerin şimdiye kadar çocukta kullandığı metotlar işe yaramıyorsa psikoterapi hizmetine başvurulabilir.
Bude Çocuk Birimi olarak çocuk ve gençlerin gelişimsel ya da spesifik ihtiyaçlarını desteklemek için sağladığımız bireysel ya da grup hizmetleri;
Oyun Terapisi
EMDR
Bilişsel-Davranışçı Terapi
Stratejik Terapi
Çözüm Odaklı Terapi
Dışavurumcu Sanat Terapileri
Özel Gelişim İhtiyaçlarına Yönelik Programlar
Ebeveynlik Danışmanlığı
Çözüm Odaklı Terapi (ÇOT) danışanın sorunlarına odaklanmak yerine, terapi sürecinin sonunda elde etmek ve başarmak istedikleri üzerine odaklanan 50 yıllık bir terapi yöntemidir.
Büyük ölçüde geçmişe, geçmişte yaşanan olaylara, ilişkilere odaklanan geleneksel terapilerden farklı olarak Çözüm Odaklı Terapi, hedefleri netleştirmeye ve danışanın aynı sorunlarla geçmişte başa çıkabildiği durumlara odaklanır. Bu terapide önemli olan danışanın geçmişi değil, şu andaki durumu ve geleceğidir.
Terapist danışana gerçekleşmesini istediği geleceği düşünmesini söyler ve bu aşamadan sonra danışan ve terapist beraber çalışarak, danışanın bu istenilen geleceğe doğru ilerlemesini çoğunlukla küçük adımlarla, zaman zaman büyük değişiklikler yaparak sağlamaya çalışır. Sorunlara nelerin yol açtığıyla uğraşmaktan çok, sorunların nasıl aşılabileceği üzerinde durulur. Çözüm zaten danışanın kişisel kaynaklarında vardır.
ÇOT uygulayan terapistler, insan hayatında değişimin sürekli olduğuna inanır. Bu sayede, danışanın istedikleri doğrultuda bir geleceğe ulaşmak için kendisine sağlam hedefler koymasına ve danışanı bu geleceğe yönlendirerek hedeflerini gerçekleştirmesine yardımcı olur.
Bu terapi üç temel soruya dayandırılır. İlki danışanın bu terapiden beklentilerinin neler olduğudur. İkincisi, bu beklentilerinin gerçekleştiği bir durumda gündelik hayatında neler değişeceğidir. Son olarak, bu beklentileri gerçekleştirmek uğruna şimdiye kadar attığı adımların neler olduğudur. Terapistin amacı, bu soruları danışana kendi cevaplarını bulmayı teşvik edici ve harekete geçirici biçimde sunmaktır. Bu sorulara yapıcı cevaplar danışan tarafından verilebildiğinde, önemli değişiklikler yaratır.
Stratejik aile terapisi, iletişimi temel alan bir terapi modelidir.
1967 yılında Amerika’da Mental Research Institute (MRI) bünyesinde “Kısa Süreli Terapi Merkezi”nin kurulmasından sonra ortaya çıkmıştır. Değişim odaklı ve kısa süreli bir terapi modelidir. Terapist, yaşanan sıkıntılara ailedeki ilişkiler doğası üzerinden bakar. Stratejik Aile Terapisi çift-aile problemlerinde etkili olduğu gibi bireysel sorunların çözümünde de etkili sonuçlar vermektedir. Bu problemlerin çözümüne yönelik somut hedefler koymak ve bu hedeflere ulaşmada kullanılabilecek değişim stratejileri oluşturmak bu yaklaşımın temel dayanak noktasıdır.
Duygu Odaklı Çift Terapisi, Dr. Susan Johnson ve Dr. Lesley Greenberg tarafından oluşturulmuş, temelleri Bağlanma Teorisine dayanan; çiftlerin yaşadıkları sıkıntıları temelde yaşadıkları duygulara dayanarak çözen çift terapisi yaklaşımıdır. Duygu Odaklı Çift Terapisine göre ilişkilerinde sıkıntı yaşayan çiftler olumsuz döngülerde sıkışıp kalırlar (örn: eşim beni eleştirdikçe, ben kendimi geri çekiyorum, ben kendimi geri çektikçe, eşim beni daha çok eleştiriyor). Terapistin birincil görevi de, çiftlerin içinde bulundukları olumsuz döngüleri ve bu döngüye sebep olan temel duyguları (örn: öfke, korku, çaresizlik, kırgınlık) fark etmelerini sağlamaktır. Terapist daha sonraki aşamada, tarafların bu duyguları birbirleriyle açık bir şekilde paylaşmalarına ve de alternatif davranış kalıpları geliştirmelerine yardımcı olur. Duygu Odaklı Çift terapisinin olumlu etkileri bir çok araştırmayla kanıtlanmıştır.
Daha fazla bilgi için;
www.duyguodakliciftterapisi.